“Esnaf kardeşliği” kavramı tarihimizde önemli bir yer tutar, ancak günümüzde bu anlayışın yalnızca banka reklamlarında kaldığını görmekteyiz. Perakende sektörünün nasıl şekilleneceğini uzun yıllar bekledik ve nihayet Perakende Kanunu yürürlüğe girdi. Ancak şehrin sokaklarında dolaşırken, hâlâ birbirine çok yakın ya da yan yana açılan benzer mağazalar görüyorum. Örneğin, Migros’un yanına Carrefour, Bim’in yanına A101, ya da bir yerel marketin yanına bir ulusal market açılıyor. Şirketler, bu şekilde mağaza açarak daha fazla ciro yapabileceklerini mi düşünüyorlar, bilmiyorum. Oysa aynı gelir pastasından iki mağaza pay alacaksa, her biri daha küçük bir dilimle yetinmek zorunda kalacak ve sonuç olarak ikisi de kâr edemeyecek.
Özellikle büyük şehirlerde hipermarket kültürünün zayıfladığını ve süpermarketler için uygun yer bulmanın zorlaştığını gözlemliyoruz. Bu durumda Bim, A101, Şok, CarrefourSA Mini, Migros Jet ve birçok yerel market, daha küçük ölçekli mağazalar açarak rekabet etmeye çalışıyor. Bu durum, mahallelerde adeta bir “küçük market savaşları” yaşanmasına yol açıyor. Dükkan sahipleri de bu durumdan fayda sağlıyor; kira fiyatları hızla yükseliyor. 300 metrekarelik bir dükkan sahibi, farklı marketlerle pazarlık yaparken fiyat konusunda ağırdan alıyor. Uzun yıllara dayanan tecrübem gösterdi ki, bu tür mağaza açılımlarının sonunda, mağazalardan biri o lokasyonu terk etmek zorunda kalıyor. Diğer mağaza, galip geldiğini sanıyor ancak bu kez yerine başka bir market açılıyor ve aynı rekabet döngüsü devam ediyor. Sonuç olarak, mağazalar o lokasyonda kâr etmeden, zarar ederek ve komşusuna da zarar vererek çekilmek zorunda kalıyor.
Ahilik kültürü ve esnaf kardeşliği, kolay kazanılmayan değerlerdir. Bu değerleri korumak için çaba göstermeli ve kolayca kaybetmemeliyiz.