Martin Luther King, ırk ayrımcılığına karşı açtığı savaşla ve bu konuda yapılan hareketlerin öncüsü olmasıyla tanınmaktadır. Dahası aşağıda;
Irk ayrımcılığının yasal olduğu dönemlerde yaşamış Martin Luther King! Ve gençlik yıllarından itibaren siyah-beyaz ayrımcılığının ortadan kaldırılması için mücadele etmeye başlamış. Siyahi gruplara, boykotlara, gösterilere katılmış. İnsanların derilerinin renkleri ile yargılanmayacağı bir dünyaya inanmış. Hatta bu amacı için hayatını ortaya koymuş. “I have a dream” konuşmasıyla binlerce insanın sesi olmuş. Mahatma Gandhi’yi kendine örnek almış ve son anına kadar davasından vazgeçmemiş.
Sayısız siyahla birlikte eşitlik taraftarının kahramanı olan Martin Luther King, ölümünden sonra farklı şekillerle onurlandırılmış. Örneğin; pek çok caddeye ve sokağa onun ismi verilmiş. Ayrıca dönemin başkanı Jimmy Carter 1977 yılında Özgürlük Ödülü Madalyası’na layık görülmüş. Ocak ayının üçüncü Pazartesi “Ulusal Martin Luther King Günü” ilan edilmiş ve siyahi politik eylemci hem Amerika hem de dünya tarihinde iz bırakan kişiliklerden biri olmuş. Bu kısa ön bilginin ardından, gelin şimdi Martin Luther King kimdir sorusunun biraz daha detayına inelim. İşte Afroamerikan sivil haklar hareketinin önde gelen ismi Martin Luther King’i daha iyi tanımanızı sağlayacak yazı:
İçindekiler
Martin Luther King Kimdir?
“I have a dream” (Bir hayalim var) diyerek başladığı konuşmasıyla, binlerce kişinin içinden geçenleri dile getirmesiyle hatırlanır Martin Luther King! Bunun yanında, Rosa Parks’ın tutuklanması üzerine başlatılan Montgomery Otobüs Boykotu’nun lideri olmasıyla! 382 gün boyunca süren boykot sırasında tutuklanması, evinin bombalanması ve daha pek çok zorlukla karşılaşmasına rağmen davasından vazgeçmemesiyle!
Tıpkı Mahatma Gandhi gibi şiddet içermeyen gösteriler düzenleme taraftarlığıyla! Barışçıl tutumu, aldığı ölüm tehditlerine rağmen dur durak vermeden çalışmaya devam etmesi, Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen en genç isim olması, siyahların ikinci sınıf insan olarak görülmesine karşı açtığı savaşı ve bu konuda yeni kanunların çıkarılmasındaki rolü ile hafızalara kazınmıştır King! Ve 39 yaşında uğradığı silahlı saldırı sonucunda hayatını yitirmesiyle! Bakalım, Martin Luther King 39 yıllık ömrünü nerede, nasıl geçirmiş? Hemen şimdi, Nelson Mandela gibi ırk ayrımcılığına savaş açan MLK’nin yaşam öyküsünü inceleyeceğiz.
Martin Luther King’in Hayatı
Martin Luther King, 15 Ocak 1929’da Georgia eyaletinin en büyük şehrinde Atlanta’da dünyaya gelmiştir. Babası Martin Luther King Sr. ile annesi Alberta Williams King’in ortanca çocuğu olan Martin’in gerçek ismi Michael Luther King Jr.’miş. Ancak daha sonra adını Martin olarak değiştirmiş. 2 kardeşi olan Martin’in bir ablası ve bir de küçük erkek kardeşi varmış.
İlkokulu doğduğu şehir olan Atlanta’da bitiren King, ortaöğretimini ve liseyi de burada tamamlamış. Ardından dedesinin ve babasının da mezun olduğu Marehouse College’ye gitmiş, 1948 yılında yüksek bir not ortalamasıyla diplomasını almış. Kolejde okuduğu yıllarda rektörlüğünün yanı sıra bir yurttaş hakları lideri olan Benjamin Mayers’den etkilenmiş. Ve yavaş yavaş ileride onu politik bir eylemci yapacak düşüncelerle tanışmış.
Martin Luther King’in Çocukluk Fotoğrafı;
Sosyoloji bölümünden mezun olduktan sonra Teoloji Fakültesi’ne giren King, burayı birincilikle bitirmiş ve ardından yüksek lisansını yapmak için Boston Üniversitesi’ne başvurmuş. Teoloji alanında doktora yapan Afrikalı-Amerikalı, Boston’da bulunduğu dönemde kısa süre sonra eşi olacak Coretta Scott ile tanışmıştır. 1953 yılında evlenen çiftin ikisi kız ikisi erkek; Yolanda Denise, Martin Luther III, Dexter Scott ve Bernice Albertine isimlerinde 4 çocukları olmuş. Ki King’in çocukları da babalarının yolundan gitmiş, yurttaş hakları savunucusu kimlikleriyle tanınmışlardır.
1953’te Montgomery, Dexter Avenue Baptist Kilisesi’nde pastörlük yapmaya başlamış. 1 Aralık 1955 günü Rosa Parks, Jim Crow yasalarına uymayı reddettiğinde ise Martin Luther King tanınan bir eylemci olarak protestolarda boy göstermeye başlamış. Daha doğrusu; Rosa Parks’ın otobüste bir beyaza yer vermeyi reddettiğinde tutuklanması üzerine Montgomery otobüs boykotlarına liderlik etmiş.
Martin Luther King’in Gençliği;
Bu şekilde siyahların ayaklanmaları başlamış ve boykot 1 yılı aşkın süre boyunca devam etmiş. 5 Aralık 1955’te başlayan eylem, 21 Aralık 1956’da Yüksek Mahkeme’nin siyah yolcuların istedikleri yere oturabileceği yönünde çıkardığı kararla son bulmuş. Tabii, zaferle sonuçlanan eylem sırasında pek çok olumsuz olay da yaşanmış, protestocular zaman zaman şiddetle karşılaşmış, hatta bazı evlere bombalı saldırılar da düzenlenmiş.
Daha sonra King, siyahi kiliselerin bir araya gelmesi ve yurttaş hakları konusunda yeni düzenlemeler yapılması için çağrılarda bulunmuş. 1957 yılında Güney Hristiyan Liderlik Konferansı’nın (SCLC) kuruluşunda yer almış ve ölümüne kadar SCLC tarafından düzenlenen hareketlerde öncülük yapmış. Şiddete karşı olan King, gösterilerinde sergilediği barışçıl tutumu ile bilinmesine rağmen, 1961 yılında FBI tarafından takibe alınmış. Çünkü Martin Luther King’in insanları komünizm yanlısı düşüncelerle kışkırtabileceğinden korkulmuş.
Martin Luther King, Karısı Coretta ve Kızı Yolanda ile Birlikte;
Ancak Martin Luther King, başlattığı hareketlerin şiddet içermemesine özen göstermiş ve bu yaklaşımı medyanın da ilgisini çekmiş. Pek çok kişi King’i desteklediği yönünde yazılar yazmış, açıklamalar yapmış ve King her gün biraz daha fazla tanınmış. Çalışmalarına devam eden King, 1963 yılında ünlü konuşmasını da yapacağı hareketi düzenleyen 6 liderden biri olmuş.
SCLC’yi temsilen yürüyüşe katılacak olan King, “İş ve Özgürlük için Washington’a Yürüyüş” adını verdikleri hareket konusunda kararsızlık yaşamış. Zira bu yürüyüşün yurttaş hakları kanununun yasalaşmasını olumsuz etkileyeceğinden çekiniyormuş. John F. Kennedy ile yürüyüşün amacının değiştirilmesi ya da durdurulması hususunda aynı fikirde olan Martin Luther King, yürüyüşe karşı çıksa da bu konuda başarılı olamamış.
Martin Luther King ve Ailesi;
Yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen başarılı bir şekilde gerçekleştirilen yürüyüşte, okullardaki siyah-beyaz ayrımı, siyahlarla beyazların eşit ücretler alması gibi konular dikkat çekmiş. Washington tarihinin en kalabalık gösterisi olan yürüyüşe ortalama 250.000 kişi katılmış ve Martin Luther King daha sonra onun ismiyle birlikte anılacak “Bir hayalim var” konuşmasını yapmıştır. Martin Luther King ve mücadelesinin konu alındığı 2014 yapımı Selma isimli filmde de daha çok Özgürlük Yürüyüşü üzerinde durulmuştur. İzlemek isteyenler için başarılı yapımın, en iyi politik filmler arasında yer aldığını söyleyebilirim. Bu ek bilgiyi de verdiğimize göre, şimdi konuya devam edelim.
Ünlü kişiliğin 28 Ağustos 1963’te Lincoln Anıtı önünde yaptığı konuşma, yıllardır hafızlardan silinmemiş bir nitelik taşımaktadır. King’in dört çocuğunun derilerinin rengine göre değil karakterlerine göre yargılanacağı, küçük siyah kızlarla erkek çocukların beyaz erkek ve çocuklarla el ele tutuşup kardeşçe büyüyeceği, ne din ne de ırk ayrımının yapılmadığı bir dünya olacağı yönündeki hayallerini dile getirdiği meşhur konuşma, izleyicilerin coşkulu alkışlarıyla karşılanmıştır.
Ölümünden Önce Çekilmiş Son Mutlu Karelerinden Bir Tanesi;
Yapılan gösteriler nihayetinde 1964’ye ve 1965’te Yurttaş Hakları Kanunu, Oy Hakkı Kanunu çıkartılmış ve Martin Luther King Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüştür. Bu dönemde siyahların hakları konusunda büyük adımlar atılmış ama yaşanan gelişmeler King için daha yolun başı demekmiş. Afro-Amerikalı politik isim, siyahlara tazminat verilmesi konusunu sık sık dile getirmeye başlamış. Çünkü bu beyazlarla siyahların aynı seviyede yaşayabilmesi için mutlak önem taşıyormuş. Düşüncelerini 1964 yılında yazdığı Neden Bekleyemeyiz isimli kitabında açıkça dile getiren King, savunduğu görüşlerle ırkçı beyazlar tarafından sert bir dille eleştirilmiştir.
Güney’de elde ettiği başarıyı Kuzey’e de taşımak isteyen King, bunun için Chicago’ya varoş mahallelere taşınmış. Hem yoksullara destek vermek hem de siyahların yaşadığı yoksul mahallelerde hayatın ne kadar zor olduğunu göstermek amacıyla, böyle bir yol izlemiş. Martin Luther King’in bir diğer yurttaşlık hakları hareketi savunucusu Ralph Abernaty ile öncülük ettiği hareket sırasında Chicago’da pek çok yürüyüş düzenlenmiş. Ancak Kuzey’deki halk Güney’dekilere göre yürüyüşlere çok daha sert tepkiler vermiş ve King müttefikleri ile birlikte Güney’e geri dönme kararı almak zorunda kalmış.
Martin Luther King Mezarı;
Hayatının son yıllarında ABD’nin Vietnam Savaşı’ndaki rolünü eleştiren King, düşünceleri nedeni ile komünizm destekçisi olarak görülmeye başlamış. Amerika için “dünyanın en büyük şiddet sağlayıcısı, Vietnam’ı Amerikan kolonisi yapmak istedikleri, ülkenin çoğunluğu çocuk 1 milyon Vietnamlının ölümünden sorumlu olduğu” gibi ithamlarıyla, dikkatleri iyice üzerine çekmiştir. Yaptığı konuşmalarda komünizm destekçisi olarak görülmemek için dikkatli davranan King, bireysel görüşmelerinde ise demokratik sosyalizm taraftarı olduğunu belli etmekteymiş.
3 Nisan 1968’te Mason Temple isimli tapınakta ertesi gün yaşayacaklarını hissetmişcesine konuşmuş, ölümden korkmadığı, mutlu olduğu, artık yaşayacaklarının bir önem taşımadığı gibi sözler söylemiş. Ve Martin Luther King, ertesi gün kaldığı otelin balkonunda uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını yitirmiştir. Suikastın ertesinde onlarca şehirde isyan çıkmış, 5 gün sonra ABD başkanı Lyndon Johnson, ülkede yas ilan etmiş. 9 Nisan 1968’de ise binlerce kişinin katılımıyla insan hakları savunucusu King, son yolculuğuna uğurlanmıştır.
Martin Luther King Sözleri
Martin Luther King, ölümünün üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen, sözleri ile insanlara ilham vermeye devam etmektedir. Ünlü insan hakları savunucusunun, barış yanlısı tutumunu açıkça gösterdiği sözlerinden bazıları şunlardır:
Sanki inandığı şey için öleceğini biliyormuş gibi söylenmiş bir Martin Luther King sözü!
Afroamerikan sivil haklar hareketi öncüsü olmasının yanında bir din adamı, aktivist, sosyolog ve barış yanlısı olan King, her zaman sevginin gücünü savunmuştur.
Ne dersiniz, yukarıdaki MLK cümlesi, günümüz için de oldukça tanımlayıcı, değil mi?
Martin Luther King, burada da nefretin ne kadar kötü bir duygu olduğunu vurgulamış.
Çünkü kötülerle mücadele edilebilir. Ancak kayıtsız kalan iyileri uyandırabilmek, diğer seçeneğe göre başarması çok daha zor olan bir eylemdir.
Martin Luther King Suikastı
Hiçbir zaman şiddet yanlısı olmayan, yurttaşların haklarını savunurken tek bir kurşun bile sıkılmasını istemeyen Martin Luther King, 4 Nisan 1968’de davası uğruna mücadele ederken uğradığı silahlı saldırı sonucunda hayatını yitirmiştir. Siyah sağlık çalışanlarını desteklemek için Memphis’e giden King, burada bir konuşma yapmış, hatta cümlelerinin arasında “ne ölümden ne de başka bir şeyden korkmadığı, mutlu olduğu” yönünde sözler kullanmıştır. Ve bu konuşma ünlü ismin son konuşması olmuştur.
Çünkü Afrikalı-Amerikalı önder, ertesi gün Lorraine Motel isimli otelin balkonunda silahla vurularak, ölümüne neden olacak yarayı almıştır. Olay akşamüzeri saat 6’da yaşanmış ve arkadaşları silah seslerini duyduklarında King’in odasına koşmuştur. Boğazından vurulan King, hemen hastaneye kaldırılmış ancak siyahi öncü kaldırıldığı hastanede hayata veda etmiştir. Suikastın duyulmasıyla birlikte 60’dan fazla şehirde isyan çıkmış ve siyahlarla birlikte King taraftarı beyazlar bu kanlı olay karşısında tepkilerini belli etmişlerdir. 5 gün sonra yaklaşık 300.000 kişinin katıldığı cenaze töreni yapılmış, Martin Luther King son yolculuğuna uğurlanmıştır.
King’in suikastından 2 ay sonra James Earl Ray, İngiltere’de bir havaalanında yakalanmış ve ABD’ye teslim edilmiştir. 10 Mart 1969’da suikastı itiraf etmesine rağmen, 3 gün sonra cinayeti işlemediğini savunmuştur. Ve 99 yıl hapis cezasına çarptırılan Earl Ray, 1998 yılında cezasını çekmeye devam ederken ölmüştür.