Çoğunluk tarafından Rus edebiyatının kurucusu kabul edilen Aleksandr Puşkin’i ne kadar iyi tanıyorsunuz? Bu yazıdan sonra ayrıntılı cevabını öğrenebilirsiniz.
Modern Rus edebiyatının oluşmasına en büyük katkıyı sağlayan kişidir Aleksandr Puşkin. Henüz 40 yaşına girmeden hayata veda etmesine rağmen, yaşadığı dönem boyunca çok sayıda eser vermiş, küçük bir çocukken merak saldığı edebiyat onun dünyası olmuştur. Yaşamının hiçbir döneminde kalemini elinden bırakmamış, gerçekçiliği elden bırakmayarak yazdıklarıyla bir kesimin hayranlığını kazanırken bir diğer kesim tarafından ise şiddetle eleştirilmiştir.
Özgürlükçü düşünceleri yüzünden sürgüne gönderilmiş, pek çok kez polis baskınıyla karşılaşmış, onu belki de hiçbir zaman anlamayan sığ ama çok güzel bir kadına aşık olmuş, sonunda da aşkı ve cesareti yüzünden hayatını hiçe sayarak girdiği bir düello yüzünden hayata veda etmiştir. Gogol, Puşkin için “olağanüstü bir olay” derken, Dostoyevski de ondan “gelecekten haber veren bir peygamber” şeklinde söz etmiştir. Gelin, şimdi Rus edebiyatı denildiğinde akla gelen ilk isimlerden biri olan Aleksandr Puşkin kimdir sorusunu daha detaylı bir şekilde inceleyelim.
İçindekiler
Aleksandr Puşkin Kimdir? Kısaca Bilgi
Soylu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir Aleksandr Puşkin. İlk eğitimini kültürlü anne-babasından ve yabancı eğitmenlerden almış, küçük yaşta Fransızca öğrenmiş, ardından fazlasıyla disiplinli bir okulda yıllarca dış dünyadan uzak bir şekilde yaşamıştır. İlk şiirini 12 yaşındayken yazmış, kısa süre içerisinde etrafındakilerin beğenisini kazanmıştır. Liseden mezun olup özgürlüğüne yeniden kavuşan Aleksandr Puşkin, daha sonra dünyadan uzak kaldığı yılların acısını çıkartırcasına eğlenceli bir hayat sürmeye başlamıştır. Adı sık sık skandallara karışmış, ayrıca yazılarıyla büyük bir kesim tarafından şiddetle eleştirilmiştir.
Halkı ayaklandırma girişiminde bulunduğu söylenerek tutuklanmış ve sürgüne gönderilmiştir. Cezası bittikten sonra onu ölüme sürükleyecek bir güzellikle tanışmış, ileride eşi olacak Natalya’ya aşık olmuştur. Evlilikleri sırasında ordunun en başarılı nişancılarından biri olarak tanınan George Charles d’Anthès’in karısına kur yaptığını öğrenmiş ve onu düelloya davet etmiştir. Ancak karnından yaralanan Puşkin, yalnızca 2 gün dayanabilmiş, 29 Ocak 1837’de hayata veda etmiştir. Evet, kısaca Aleksandr Puşkin kimdir bahsettiğimize göre gelin şimdi, ünlü Rus edebiyatçısının hayat hikayesinden daha detaylı konuşalım.
Aleksandr Puşkin’in Hayatı
Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, 26 Mayıs 1799’da Sergey Lvoviç ile Nadejda Osipovna Hannibal’in çocuğu olarak Moskova’da dünyaya gelmiş. Hem annesi hem de babası soylu insanlar olan Puşkin, ilk eğitimini evinde almış. Hem ebeveynleri hem de yabancı eğitmenler tarafından eğitilen Puşkin’in çocukluğundaki en önemli kişi ise yaşlı dadısı olmuş. Zira bazı kaynaklarda Puşkin’in fazla balodan baloya koşan anne-babasından fazla ilgi görmediği belirtilmektedir. Ancak ebeveynlerinin, çocuklarının eğitimini fazlasıyla önemsedikleri şüphe götürmez bir gerçektir.
Henüz 8 yaşındayken iyi derecede Fransızca ve Rusça öğrenen Aleksandr, soylu ailesi sayesinde çocukluğunda pek çok şair ve yazarla tanışmıştır. Ama hiç kimse onu yaşlı dadısı Ariana kadar etkilememiş. Puşkin dadısının ağzından Rus masallarını, Rus türkülerini dinlermiş. 12 yaşına gelene kadar evinde anne-babası ve dadısıyla büyüyen Puşkin, daha sonra Rus Çarı I. Aleksandr tarafından açtırılan okula gitmiş. Ve burada okuldaki diğer öğrenciler gibi dış dünyadan kopuk bir şekilde hayatını sürdürmüş. Zaten edebiyata ilgisi olan çocuk, okul döneminde şiire iyice yoğunlaşmış.
Aleksandr Puşkin’in Uğruna Öldüğü Güzel Karısı;
Soylu ailelerin yetenekli çocukları için açılmış özel okulda olduğu süre boyunca, şiir yazıp kitap okumuş. Fransız edebiyatına merak duyan Puşkin, 18 yaşına geldiğinde tanınan bir şair olmayı başarmış. Sahip olduğu bilgi birikimi ve yeteneğiyle kendine özgü üslubuyla beğeni toplamış. Daha o zamanlar yazdığı şiirlerde, dönemin klişe tarzını kullanmayarak, gerçekçilik eğilimi göstermiş. Hatta gündelik sözcükleri şiirlerinin içine katarak, bulunduğu dönemdeki şiirlerden tamamen ayrılmış.
Okuldan mezun olduktan sonra Petersburg’a giden genç şair, yazmaya devam etmiş. Pek çoğu yasaklanan özgürlükçü şiirleri yüzünden dikkatleri üzerine toplamış. Bir yandan da eğitim hayatı boyunca uzak kaldığı hayatın tam da içine dalmış. İyice ün kazanan şairin şiirleri kısa süre içerisinde herkesin hayranlığını kazanmış. Klasik şiirin kuralcılığını da romantizmi de umursamayan Puşkin, gerçeği işlemiş ve olayları olduğu gibi anlatmayı seçmiş.
Aleksandr Puşkin’in Güzel Kızı Natalya;
Rus Çarı I. Aleksandr tarafından Kafkasya’ya gönderilen Puşkin, burada da yazmaya devam etmiş. Kafkas Esiri ve Bahçesaray isimli eserlerini Kafkasya’da olduğu dönemde veren Puşkin, 4 yıl sonra Rusya’ya dönmüş. Zamanında yazdığı özgürlükçü şiirler yüzünden tedirgin olan Rus Çarı’nın emriyle Kafkasya’ya gönderilen Puşkin, bu kez de kendi topraklarına sürgüne gönderilmiş. Onu gözetleme görevi ise soylu babasına verilmiş. 4 yıl boyunca Pskov’daki aile yurtluğunda kalmak üzere Mihaylovskoye’ye yollanan Puşkin’in bu cezayı almasında etkili olan şey ise bir mektubunda “tanrısız” olduğunu yazmasıymış.
Bu dönemde en öneli eserlerinden bazılarını yazmaya başlamış. Örneğin; Çaykovski’nin müziğiyle opera haline gelecek Yevgeniy Onyegin, Çingeneler, Peygamber ve Boris Godunov isimli eserlerinin girişlerini yapmış. 1826 yılında I. Nikolay tarafından azat edilen Puşkin’in Petersburg’a giriş yasağı ise 1827 yılında kaldırılmış. Ancak Rus Çarı, bundan sonra onu kendisinin denetleyeceğini söyleyerek Puşkin’e bir nevi gözdağı vermiş. Hiçbir derneğe üye olmamasına rağmen ünlü kişiliğin özgürlükçü tarafı, Rus Çarını her zaman tedirgin etmiş. İşte bu nedenle; Puşkin, beklenmedik polis baskınlarına epey aşinalık kazanmış.
Aleksandr Puşkin Büstü;
Aşk hayatıyla da sık sık gündeme gelen Puşkin, bir baloda Natalya Gonçarova ile tanışmış. Büyüleyici güzelliğiyle bekar erkeklerin evlenmek için can attığı bir kız olan Natalya, Puşkin’in evlenme teklifine yanıt olarak onu belirsiz bir tarihte cevaplayacağını söylemiş. Hayal kırıklığı yaşayan Puşkin, bunun üzerine Moskova’dan uzaklaşmak için bir gözlemci olarak Rus ordusuna katılarak, Osmanlı topraklarına gitmiş. Gözlemlerini Erzurum Yolculuğu isimli kitabında anlatmış.
Moskova’ya döndükten sonra Natalya ile tekrar görüşmüş ve evlilik teklifini yinelemiş. Uzun zaman alan ısrarlardan sonra gösteriş meraklısı aileyi ikna etmeyi başaran Puşkin ile Natalya 18 Şubat 1831’de evlenmiş. Ancak Natalya hiçbir zaman kocasına aşık olmamış. O yalnızca ailesinin isteğine uyan gösteriş meraklısı genç bir kızmış. Kocasının ne şiirlerine ne de eserlerine ilgi duymamış. Evliliğinin ardından Çar Sultan Masalı’nı kaleme alan Puşkin, imparatorun emriyle resmi tarih yazarı olarak atanmış. 1832’de ilk çocuğu olan kızı Maria dünyaya gelmiş.
Aleksandr Puşkin’in Mezarı;
Güzelliğini annesinden alan kız, yıllar sonra Tolstoy’un Anna Karenina isimli karakterine ilham veren kadın olmuş. Bu dönemlerde Rusalka isimli oyununu yazmış ve Rus Akademisi’ne girmiş. Yazmaya devam eden ünlü kişilik, daha sonra 3 kez daha baba olmuş. Oğullarının isimlerini Aleksandr ve Grigoriy, küçük kızınınkini ise Natalya koymuş.
1836’da Yüzbaşı Romanı isimli ünlü eserini yazan Puşkin aynı yıl annesini kaybetmiş. 1837 yılında Natalya’nın kız kardeşiyle evli olan Baron Georges d’Anthès’in karısına kur yaptığını öğrenmiş. Ve korkusuzca ona meydan okumuş. Korkusuzca dedim çünkü Georges d’Anthès, ordunun en iyi nişancılarından biriymiş. 27 Ocak 1837’de St. Petersburg yakınlarındaki bir yerde Baron Georges d’Anthès ile düelloya giren Puşkin, ondan daha hızlı olan yüzbaşı tarafından karnından yaralanmış. Puşkin de onu omzundan vurmuş ama bu Puşkin’in ölümcül yarasından çok daha hafifmiş. Rus edebiyatına yön veren ünlü kişilik, 37 yaşındayken iki gün verdiği yaşam mücadelesinden sonra hayata veda etmiş.
Aleksandr Puşkin’i Öldüren Baron Georges d’Anthès;
Ünlü ismin vefat ettiğini öğrenen halk hem Puşkin’in evinin hem de taburunun bulunduğu kilisenin önünde toplanmış ve neredeyse hükümete karşı ayaklanma noktasına gelmiş. Olay çıkmasından endişelenen Rus Çarı’nın emriyle Puşkin’in naaşı, gece yarısı kiliseden alınarak ünlü kişiliğin ailesine ait olan Mihailovskoye’deki Sivyatogorskiy Manastırı’na gönderilmiş.
Ve burada annesinin yanına gömülmüş. Rakibi olan Fransız Baron Georges d’Anthès ise bu olaydan sonra hapishaneye kapatılmış. Daha sonra affedilerek, sınır dışı edilmiş. Ve ilerleyen dönemlerde Puşkin’in eserlerinin Fransızca’ya çevrilmesinden sonra onu okuyan Fransız adamın kızı; babasını, Puşkin’i öldürdüğü için hiçbir zaman affetmemiş.
Aleksandr Puşkin Kitapları
Rusya’nın en büyük şairi ve edebi kişiliği olarak kabul edilen Aleksandr Puşkin, neredeyse bütün hayatı boyunca yazmıştır. Kalemi hiçbir zaman elinden bırakmayan ünlü kişiliğin; Bahçesaray Selsebili, Çingeneler, Ruslan ve Ludmilla, Yüzbaşının Kızı, Balıkçı ve Altı Balığın Hikayesi, Yevgeni Onegin, Küçük Trajediler gibi pek çok eseri bulunmaktadır. Şiir, şiirsel roman, düz yazı ve tarihsel roman gibi pek çok türde eser veren ünlü ismin birkaç ünlü eserinden kısaca bahsedelim.
Dubrovski
Ünlü kişiliğin ölümünden sonra yayımlanmış kitabıdır. Her zaman özgürlüğü savunan Puşkin, bu kitabında Çarlık Rusya’sındaki toprak sahiplerinin çarpık ilişkilerini, köylülerin bir mal gibi alınıp satılabildiğini ve ayaklanmaları ele almıştır. Başkahraman olan Dubrovski, burada zenginden alıp fakire vermesiyle Robin Hood’a benzemektedir.
Yevgeni Onegin
Rus edebiyatının en önemli klasiklerinden bir tanesi olan Yevgeni Onegin, aynı zamanda Puşkin’in başyapıtlarından bir tanesi olarak kabul edilmektedir. Bu manzum romanda, Yevgeni Onegin bir Rus asilzadesi olup, içinde bulunduğu hayattan fazlasıyla sıkılmıştır. Pek çok dile çevrilen eserde Onegin, soyluların hayatlarını küçümsemesine ve eleştirmesine rağmen, bunları kendisi de yapmakta ve sonunda gerçekle yüzleşmektedir.
Yüzbaşının Kızı
Puşkin’in yazdığı en önemli romanlarından bir tanesi olan eser ise bir subay ile bir yüzbaşının kızı arasındaki duygusal ilişkiyi konu almaktadır. 1833 ile 1836 yılları arasında yazılan romanda olaylar, Çarlık Rusya’sının 1773 yılındaki köylü isyanları sırasında geçmektedir. Hem romantizm hem de gerçekçilik izleri taşıyan roman, aynı zamanda dünya klasikleri arasında da yer almaktadır.
Aleksandr Puşkin Sözleri
Aleksandr Puşkin hakkındaki detaylı yazıyı ünlü kişiliğin birkaç ünlü sözüne yer vererek tamamlayalım. İşte Puşkin’in düşüncelerini açıkça gösteren 5 güzel sözü:
Tam bir aşk adamı Puşkin! Zaten aşkı için de canını hiçe sayarak bir düelloya girmiş ve güzeller güzeli karısı Natalya uğruna hayatını kaybetmiş.
Pek çok ünlü şair gibi o da bir savaş karşıtı! Ve kötü bile olsa barışın savaştan her daim daha iyi olacağına inanmış.
Diyorum ya! O her zaman özgürlük taraftarı olmuş. İnsanların dilediği gibi yaşayabildiği bir yeri hayal etmiş. Eserlerinde de bunu dile getirmiş ve düşünceleri yüzünden yazdıkları pek çok kez sansürlenmiş.
Aleksandr Puşkin’in düelloya girmesi de bir gurur meselesi değil mi? Peki, sizce ünlü kişilik neden bile bile ölüme yürüdü? Karşısına en iyi nişancılardan birini alarak, neden gururunun esiri oldu? Evet, ne diyorsunuz? Büyük Rus edebiyatçısı sizce de bu kadar ünlü olmayı hak etmiyor mu?