Çocukluğunda geri zekalı olduğundan şüphelenilen dahi hakkında neler biliyorsunuz? Bu yazıdan tüm zamanların en iyi fizikçisi Albert Einstein hakkında merak edilenleri öğrenebilirsiniz.
E=mc2 formülü ile tanınan, Nobel Fizik Ödülü’ne layık görülen ünlü deha hakkında herkes az çok bir şeyler bilir.
İzafiyet teorisi, en çok bilinenler arasındadır. Einstein’ın zorlu bir eğitim hayatı olduğu da bir yerlerden duyulmuş olabilir. Ancak öğrenilmesi gerekenler bunlardan ibaret değildir.
Fizikçi kimliğinin dışında başarı hikayesi denilebilecek yaşamı, ilgi çekici dini yorumları ve sosyalizm yanlısı politik görüşleri ile tarihe geçmiştir.
Aşağıdaki başlıklarda da insanlık için önemli adımlar atmış Einstein hakkında öğrenilecek bir dizi farklı gerçek bulunmaktadır.
İçindekiler
Albert Einstein Kimdir? Kısaca Bilgi
Özel ve genel görelilik teorilerini geliştiren Alman matematikçi ve fizikçidir. 1921 yılında fotoelektrik etki çalışmasıyla Nobel Fizik Ödülü’nü kazanmıştır.
Sonraki on yıl içinde Alman Nazi Partisi tarafından hedef alınmasının ardından ABD’ye göç etmiştir. Savaş karşıtı olan bilim insanı, Nazilerin yükselişinden rahatsız olduğu için ülkesi Almanya’yı terk etmekle kalmamış, aynı zamanda Alman vatandaşlığından da çıkmıştır.
Ayrıca iki evlilik yapmış, ilk eşinden 3 çocuğu olmuştur. 76 yaşında hayatını kaybeden ünlü dahi, hayatının büyük bölümünü düşünmeye, sorgulamaya ve bilimsel çalışmalar yapmaya adamıştır. Bu tutkusuyla 20. yüzyılın en etkili fizikçisi olarak kabul edilmiştir.
Albert Einstein Hayatı
Hermann ve Pauline Einstein’in ilk çocukları olarak Güney Almanya’nın Ulm kentinde 14 Mart 1879’da dünyaya geldi. 1880 yazında taşındıkları Münih’te Albert’in babası ile amcası birlikte bir elektrik şirketi kurdu. Ünlü deha, iki buçuk yaşına geldiğinde aileye kız kardeşi Maja katıldı.
Kafası büyük ve şişman bir bebek olan Einstein, konuşma konusunda hem kardeşinden hem de yaşıtlarından geride kaldı. Oğullarının durumundan endişe eden aile onda bir anormallik olup olmadığını anlamak için Albert’i doktora götürdü.
(Bazı kaynaklarda Albert’in 9 yaşına kadar konuşma güçlüğü çektiği belirtilmektedir.) Bilime olan merakı ise henüz 4-5 yaşlarındayken babasının verdiği manyetik pusula ile başladı. Zaten yetişkinlik döneminde de o pusulanın etkisinden bahsedecekti.
Babasının onu neşelendirmek için verdiği pusulanın fazlasıyla ilgisini çektiğini söyleyerek bu dünyada keşfedilmesi gereken bir şeyler olduğunu düşünmesini sağladığını belirtecekti.
Yahudi kökenli olmasına rağmen dindar olmayan Pauline ve Hermann çifti, dinden ziyade çocuklarının eğitimine odaklanmışlardı. Albert’i 5 yaşında iken daha iyi eğitimi olduğunu düşündükleri Katolik Hristiyan okuluna göndermişlerdi. Ve hiçbir zaman sevmeyeceği eğitim sistemine karşı yaklaşımını en başta belli etti.
Disiplinden ve ezbercilikten hoşlanmasa da okula devam etti. İçine kapanık bir çocuk olan Albert, öğretmenleri ile sık sık sorun yaşadı. Hatta bir öğretmeninin babasına “oğlunuz hiçbir zaman başarılı bir insan olamayacak” dediği bilinmektedir.
Kültürlü ve müziğe sevdalı olan piyanist annesi Pauline, tıpkı kendisi gibi çocuklarının da müzikle uğraşmasını istedi. Bu nedenle oğlunu 6 yaşında iken keman derslerine, kızı Maja’yı ise piyano derslerine yolladı. Mozart ve Beethoven sonatları çalmaktan hoşlanan Einstein, başarılı bir amatör kemancı olmuştur.
Katolik Hristiyan okulundan ayrılan Albert, 9 buçuk yaşında Luitpold Gymnasium isimli okula başladı. Bazı derslerde üstün başarı gösterirken bazılarında düşük notlar aldı. Latince ve Matematik, başarılı olduğu derslerin başında geldi.
Bu sıralarda, Max Talmud ismindeki gencin ziyaretleri başladı. Max Talmud, ailenin eski bir Yahudi geleneği olan yoksul bir öğrenciyi yemeğe davet etme adetini yerine getirmek için ağırladıkları gençti. Albert 10 yaşında iken başlayan ziyaretler, 15 yaşına gelene kadar düzenli aralıklarla devam etti.
Kendisinden büyük bir üniversite öğrencisi ile sohbet etmekten hoşlanan Albert, Talmud ile bilim, felsefe ve matematik gibi konularda konuşuyordu. Hatta Einstein 13 yaşındayken Talmud’un getirdiği Kant imzalı bir kitabı okumuştu. Yani pek çok yetişkinin anlamayacağı eseri çocuk denecek yaştayken rahatlıkla anlamıştı.
Talmud’un getirdiği kitapları inceleyen ve bilime duyduğu merakı gittikçe artan Albert, ünlü matematikçi Öklid’in eserini de okudu. Kitabı bitirip anlamakla kalmamış, eserdeki bütün problemleri de çözmüştü.
Talmud’un ziyaretleri sırasında Albert’ın hayatındaki bir diğer önemli gelişme ise dine karşı gösterdiği aşırı ilgi oldu. 11 yaşında evde din dersleri almaya başladı ve dini görevlerini eksiksiz bir şekilde yerine getirmeye çalıştı. Ancak bilim hakkında araştırma yaptıkça, kutsal kitapta yazanların saçma olduğunu düşünerek bu meylinden bir daha geri dönmemek üzere vazgeçti.
12 yaşındayken amcasının getirdiği cebir kitabını deyim yerindeyse hatim eden Albert, bu alanda ne kadar yetenekli olduğunu en karmaşık problemleri bile çözerek herkese gösterdi. Geometriden kalkülüse pek çok alanda gelişti. Örneğin 16 yaşında kendi kendine analitik geometriyi öğrenmişti.
Bu sıralarda babası ve amcasının kurduğu şirket iflas etti ve aileler İtalya’ya taşınma kararı aldı. 15 yaşında olan Albert’ın ise Almanya’da kalmasına ve Münih’teki okuluna devam etmesine karar verildi. Fakat burada tek başına bunalıma girmiş, 6 ay sürdürdüğü yalnızlığına doktordan aldığı raporla son vermişti.
Ailesinin haberi olmadan buradaki okulu ile ilişiğini keserek İtalya’ya gitti. Liseyi terk etmiş görünen Albert, ailesine eğitimini yarıda bırakmak istemediğini söyledi ve onlardan İsviçre’de bulunan (lise diploması şartı yok) Federal Politeknik Okulu’na gitmek için izin aldı.
Bir yandan İsviçre’deki okula kabul edilmek için ders çalışırken, bir yandan da İtalya’nın ünlü mekanlarını geziyordu. Ayrıca zorunlu askerlik fikrini kabul etmeyen Albert, İtalya’da olduğu süre içerisinde babasını da ikna ederek Alman vatandaşlığından kendi rızasıyla ayrıldı.
1896’a vatandaşlıktan çıkan Einstein, 1901 yılına kadar başka bir ülkenin vatandaşlığını almadı ve 5 yıl boyunca vatansız kaldı. Sonunda Politeknik Okulu’ndaki sınavlara girdi ama hayal kırıklığına uğradı. Çünkü matematik ve fizikte yüksek notlar almasına rağmen diğer derslerde aynı başarıyı gösteremedi.
Okul yöneticilerinin de tavsiyesiyle lise eğitimini İsviçre’de tamamladı ve 1896 yılında diplomasını aldı. Ardından tekrar Politeknik’e başvurdu ve kabul edilerek fizik bölümüne başladı.
İsviçre’de olduğu süre içerisinde, diğer üniversite öğrencileri gibi bir hayat sürdürdü. Kafelerde barlarda arkadaşları ile bilim, felsefe ağırlıklı olmak üzere çeşitli konular üzerine kafa yordu.
Asiliğinden vazgeçmeyen Albert, öğrencilik yıllarında bir sürü profesörün antipatisini kazandı. İlgisini çekmeyen derslere girmedi ve genellikle başına buyruk davrandı.
Ergenlik döneminin son zamanlarında, okulda ilk eşi olacak Mileva Maric ile tanıştı. İsviçre’de vaktinin büyük bölümünü kendisi gibi fizik bölümünde olan Mileva ile birlikte geçirmeye başladı. 1900 yılında mezun olan Einstein, asistan olmak istedi ancak saygısız davranışları nedeni ile kabul edilmedi.
Diplomasını aldıktan sonra 2 yıl boyunca işsiz kaldı. Sonunda bir tanıdığı vasıtasıyla Bern’de bir patent ofisinde müfettişlik yapmaya başladı. 1 sene sonra ise Mileva Maric ile evlendi. 2 sene sonra, yani 1905 yılında ise Einstein’ın hayatında çok güzel gelişmeler yaşanmaya başladı.
Ünlü dehanın yazdığı 4 makalesi yayınlandı ve bu makaleler fizikte bir devrim niteliği kazandı. 7 yıl boyunca patent ofisindeki işine devam eden Einstein 1908’de tanınmış bir bilim adamı olarak Bern Üniversitesi’nde öğretmenlik yapmaya, ardından da Zürih Üniversitesi’nde kuramsal fizik profesörlüğü yapmaya başladı.
Daha sonra çeşitli üniversitelerde görev yaptı. 1911 yılında ortaya attığı yeni genel görelilik kuramı, 1919 yılında Arthur Eddington’un güneş tutulması gözleminde doğrulandı ve Einstein dünya çapında ün kazandı.
1921 yılında ise ünlü fizikçi Nobel Fizik Ödülü’nü aldı. 1933 yılında Amerika’da bulunduğu sırada Almanların Yahudileri bütün resmi kurumlardan uzaklaştırdığını öğrendi.
Kitaplarının yakıldığı gerçeğiyle karşılaştı ve bir daha Almanya’ya geri dönmeyeceğini açıkladı. Aynı yıl birkaç ülkeyi daha ziyaret ettikten sonra Amerika’ya yerleşti ve hayatının geri kalanını burada geçirdi.
1939 yılında ABD Başkanı Roosevelt’e bir mektup yazdı ve ülkeyi Almanya’nın atom bombası tehlikesine karşı uyardı. Bu mektubun etkisiyle Amerikan Hükümeti atom bombasına sahip ilk ülke olabilmek için çalışmalara başladı ve savaş sırasında bombayı geliştiren tek ülke olmayı başardı.
Barışçı olan fizikçi daha sonra ABD’ye bu fikri verdiği için pişman olduğunu söylese de bu hatasının tek nedeninin Almanya’nın atom bombası yapmaması için olduğunu sözlerine ekledi.
Albert Einstein Evlilikleri Hakkındaki Gerçekler
İlk evliliğini, İsviçre Politeknik’te öğrenim gördüğü sırada tanıştığı Sırplı Mileva Maric ile yaptı. İlk başta eczacılık okuyan Maric, ardından fizik bölümüne geçti ve burada eşi olacak Albert Einstein ile tanıştı. Çift eğitim hayatları süresince birlikte çalışmış, farklı teoriler üretmiş, deneysel çalışmalar yapmıştı.
Hatta daha sonra bilim insanının teorilerinde Mileva Maric’in katkıları olduğu ileri sürüldü, fakat bu iddialar iddia olmakla sınırlı kaldı.
1902’de Mileva hamile kaldığı için okulu bırakarak, ailesinin yanına gitti. Burada ismi Lieserl olan ilk çocuğunu doğurdu. Çiftin ilk çocuklarına ne olduğu hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte, bu kız çocuğunun hastalanarak ölmüş ya da evlatlık verilmiş olduğu belirtilmektedir.
Mileva, 1903’de Albert Einstein Bern’deki patent ofisinde çalışmaya başladığında, onun yanına geldi ve çift evlendi. Tam da bu noktada ilk eşi Mileva ile yaptığı anlaşma göze çarpıyor.
Farklı kaynaktaki bilgilere göre Einstein Mileva ile evlenmeden önce ona bir anlaşma imzalattı. Anlaşmanın maddelerine göre Mileva eşi istemediği sürece onunla konuşmayacak, odasında her gün 3 çeşit yemek olacak, çalışma alanına ve yatak odasına girilmeyecek, onun izni olmadan kimseyle konuşmayacak, kimseyi tanımayacaktı. Mileva tüm bu maddeleri kabul ederek evlendi.
Çiftin evliliğinden 2 yıl sonra Hans Albert, ilk oğullarının doğumundan 4 yıl sonra da Eduard ismini verdikleri ikinci çocukları doğdu. Fakat çiftin evliliği uzun sürmedi. Einstein’ın teyzesinin kızı olan Elsa Lowenthal ile 1912 yılında yaşamaya başladığı ilişki onların ayrılığına yol açtı. 1914 yılında ayrı yaşamaya başlayan çift, 1919 yılında ise resmi olarak boşandı.
Boşanmasının ardından kuzeni Elsa ile resmi olarak evlendi. Çiftin hiç çocuğu olmadı ancak Elsa’nın daha önceki evliliğinden olan iki kızını kendi kızı olarak benimsedi. Elsa, eşinden 19 yıl önce 1936 senesinde New Jersey’de kalp ve böbrek sorunları nedenleriyle yaşamını yitirdi.
Albert Einstein’in Beynine Ne Oldu?
17 Nisan 1955’de yani 76 yaşındayken, göğüs ağrısı ile New Jersey’de bulunan Princeton Hastanesi’ne gitti. Fakat ünlü fizikçi kurtarılamadı ve geçirdiği iç kanama nedeniyle hayatını kaybetti. Ölümünün ardından Einstein’a rutin bir uygulama olarak otopsi yapıldı.
Hastanedeki patoloji uzmanı Dr. Thomas Harvey, dünyaca ünlü bir ismin otopsisini yapacağı için çok heyecanlanmış, hatta Einstein’ın beynini daha fazla araştırma yapabilmek için evine götürmüştü. Harvey, Einstein’ın gözlerini de çaldı ve fizikçinin göz doktoru olan Henry Abrams’a verdi.
Otopsi kayıtlarına göre beyninin normal insanlardan daha büyük olmadığı bilgisine yer verildi. Beyni yetişkin bir erkek için gayet normal büyüklükte ve 1230 gram ağırlığındaydı. Einstein’ın beynini çalan Harvey, Dr. Harry Zimmerman’a araştırma yapmayı teklif etti. Zimmerman bunun üzerine beyni inceleyeceklerine dair bir açıklama yaptı.
Haber gazetelerde yer aldı. Durumdan bihaber olan Einstein’ın ailesi diğer insanlarla birlikte haberi gazeteden öğrendi ve çok sinirlendi. Fizikçinin oğlu Hans Albert hastaneye gitti ve yöneticilerle tartıştı. Ancak sonunda cenaze töreni çoktan yapıldığı için ikna edildi ve babasının beyninin bilim adına incelenmesine istemeyerek de olsa izin verdi.
Bir süre sonra işinden kovulan Harvey, Einstein’ın beynini de alarak başka bir hastaneye gitti. Yardım alarak beyni 240 parçaya bölmüş, bunları çeşitli uzmanlara göndermeyi planladı. Ancak işler istediği gibi gitmedi, evliliği bozuldu ve işsiz kaldı. Uzun yıllar boyunca beyni gezdirdi, 1985 yılında ise Marian C. Diamond isimli uzmanla iletişime geçti.
Diamond yaptığı incelemeler sonuncunda bir makale yazdı. İlk başta dikkat çeken bulgular daha sonra araştırmanın yetersizliği nedeniyle kayda değer görülmedi. Pek çok bilim insanının inceleme yaptığı Einstein’ın beyninin parçaları yıllarca farklı yerlere gönderildi. Sonuçta diğer insanların beyni arasında büyük bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşıldı.
Ancak bazı bölgelerindeki girintilerin daha derin olduğu ve sağ taraftaki pre-frontal korteks bölgesinin kısmen daha geniş olduğu yönünde açıklamalar yapıldı. Bu durum da Einstein’ın bilişsel zekası ile matematikteki başarısına yoruldu.
Sonunda Harvey, 2007’de hayatını kaybetmeden önce beyinden geri kalan parçaları Princeton Üniversitesi’ne verdi. Buradan da 2010 yılında Ulusal Sağlık ve Tıp Müzesi’ne bağışlanan beynin uzun yolculuğu nihayete erdi.
Albert Einstein ile İlgili Şaşırtıcı Bilgiler
Ünlü fizikçinin hayatını incelerken bazı şaşırtıcı bilgilerden bahsettik. Ancak öğrenilmesi gereken daha bir sürü şaşırtıcı gerçek var. Bunlar;
- Kafası kocaman ve şişman bir bebek olan fizikçi, Ulm kasabasında saat 11.30’da dünyaya gelmiştir.
- Ölümünün ardından beyni incelenmiş ve çalınmıştır. Aile bu haberi duyduğunda çok sinirlenmiştir.
- 18 Mart 1955’te son vasiyetini yazmış ve her şeyini Kudüs’te bulunan Yahudi Üniversitesi’ne bağışlamıştır.
- İkinci evliliğini teyzesinin kızı yani kuzeni olan Elsa Löwenthal ile yapmıştır.
- Minyon tipli bir erkek olarak nitelendirilebilecek Einstein’ın boyunun kaç olduğu hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, 1.71 ile 1.75 olduğu yönünde kayıtlar vardır.
- Annesi bir piyanist olan Einstein kemanın yanı sıra piyano da çalmıştır. Hatta bir açıklamasında fizikçi olmasaymış müzisyen olabileceğini söylemiştir.
- Doğduğu ve çocukluğunun büyük bölümünü geçirdiği Almanya’da Nazilerin bilim adamlarına yaptığı baskı üzerine Einstein, Atatürk’e bir mektup yazmıştır. Atatürk ricayı geri çevirmemiş ve yüzlerce insanın ülkemizdeki üniversitelere gelerek, buralarda çalışmalar yapmıştır.
- Yüzme bilmese de Tümmler isimli bir tekneye sahipmiş.
- Sigara ve pipo içen Einstein, doktorların yasaklamalarına rağmen alışkanlıklarından vazgeçmemiştir.
- 18 Nisan 1955’te iç kanama geçirmiş, gece 01.55’te hayata veda etmiştir.
- İsrail’in kuruluşuna destek veren Einstein’a ülkenin başkanlığını yapması teklif edilmiş ancak bilim insanı teklifi reddetmiştir.
- Nobel Fizik Ödülü’nü ünlü İzafiyet Teorisi ile değil Fotoelektrik Etkisi Kuramı ile almıştır.
- Star Wars serisinin ünlü karakteri Master Yoda, onun yüzünden esinlenerek yaratılmıştır.
- Mileva Maric’den doğan ilk kızı Lieserl’i hiçbir zaman görmemiştir. Zaten bu çocuğun doğumu o kadar gizli tutulmuştur ki varlığı; Einstein ile Mileva öldükten sonra birbirlerine yazdıkları mektuplar aracılığıyla ortaya çıkmıştır.
- Dilini çıkarttığı ikonik fotoğrafı, 71. yaş gününde Arthur Sasse kendisini kameralara gülümsetmeye çalışırken ortaya çıkmıştır.
- Elsa ile evlilik hazırlıkları içerisindeyken, kuzeninin büyük kızı Ilse’ye aşık olmuş ve ona evlilik teklifi etmiştir. Ancak Ilse bir baba olarak gördüğü Einstein’ın teklifini kabul etmemiştir.
- Sosyalizm hakkında övgü dolu sözler eden deha, tüm dünyanın tek bir hükümet altında toplanması fikrinden bahsetmiştir.
- Nobel Ödülü kazanmayı öngören bilim insanı, beklediği tüm parasını ilk karısı Mileva Maric’e sunmuş ve Mileva boşanmayı böyle kabul etmiştir.
- 1935’te üvey kızı Margot onu Margarita Konenkova (Rus casusu olduğu iddia ediliyor) ile tanıştırmıştır. 1998’de Sotheby’s 1945-1946 arasında Einstein’dan Konenkova’ya yazılmış 9 aşk mektubunu müzayedeye çıkarmıştır.
- 1955’te ölmeden önce kimse kemiklerine tapmasın diye cesedinin yakılmasını istemiştir. İsteği yerine getirilen dehanın külleri ABD’deki Delaware Nehri’ne savrulmuştur.
- 1933’te FBI, ABD’ye üçüncü yolculuğundan kısa bir süre önce Einstein hakkında bir dosya tutmaya başladı. Bu dosya onun pasifist ve sosyalist örgütlerle yaşam boyu ilişkisine odaklanan 1.427 sayfalık bir belgeye dönüşmüştür.
- Elvis Presley ve Ernest Hemingway’in de peşine düşen FBI görevlisi J. Edgar Hoover, Einstein’ın Amerika’dan uzak tutulmasını teklif etmiştir.
- Kapitalizmi eleştirmiş, bu beladan kurtulmak için sosyalist ekonominin kurulması gerektiğini savunmuştur.
Albert Einstein Buluşları
Modern bilimin gelişimine önemli katkılar sağlayan Albert Einstein’ın buluşları bilim dünyasında büyük yankı uyandırmış ve pek çok yeni buluşun temelleri için kullanılmıştır. Aşağıda bu buluşlarla ilgili kısa bilgilere yer verilmiştir.
İzafiyet Teorisi (Özel Görelilik Kuramı): Yer çekimi kuvveti göz önünde bulundurularak ortaya atılmış kuramdır. 1905 yılında Einstein tarafından ileri sürülen Özel Görelilik Kuramı’na göre cisim zamanla, zaman cisimle, hareket mekanla, mekan hareketle, kısacası hepsi birbiriyle bağlantılıdır. Bu teoriye göre ışık hızı her yerde aynıdır. Işık hızından daha hızlı bir cisim olamayacağını, bu hıza ulaşıldığına zamanın durması gerektiğini savunmuştur.
İzafiyet Teorisi (Genel Görelilik Kuramı): Genel Görelilik Kuramı’nda ise Newton’un kütle çekim yasası ile Özel Görelilik göz önüne alınmış, uzay; zamanı da içine alan, yoğun kütle etkisiyle eğrilmiş, dört boyutlu bir yapı olarak belirtilmiştir. Yapılan tüm deneylerle doğrulanan Genel Görelilik Kuramı’na verilebilecek bir örnek ise ömrünü dolduran bir yıldızın içine çökerek kara delikler oluşturması olayıdır.
Kütle Enerjisi Denkliği: E = MC2 formülünü bulan Einstein, kütle ile enerji arasında kurduğu bağ ile enerjinin maddenin kütlesi ile ışık hızının karesinin çarpımının eşit olduğunu savunmuştur. Ve bu formül ile modern bilimin temellerini atmıştır.
Kuantum Fiziği ve Belirsizlik İlkesi: Bu ilkede ise zaman ve enerjinin aynı anda doğru bir şekilde saptanamayacağı fikrini savunmuştur.
Brown Hareketi ve İstatistiksel Fizik: Polenlerin su içerisindeki sıçramaları üzerine çalışan Robert Brown’un gözleminden yola çıkmış, molekül büyüklüğüyle hareket arasındaki matematiksel ilişkiyi bulmuş ve atom ile moleküllerin büyüklüğünü hesaplamayı mümkün kılmıştır.
Bose-Einstein Yoğuşması (İstatistiği): Hint fizikçi Satyendra Nath Bose ile yaptığı çalışması ise parçacıkları bozonlardan oluşan maddelerin en alt seviyede yoğunlaştığı, kuantum etkilerinin gözlendiği maddenin bir halidir. Bu kuramda etkileşime girmeyen parçacıklardan meydana gelen bozon gazı tek bir kuantum haline yoğuşabileceği saptanmıştır.
Fotoelektrik Etkisi: 1921 yılında Einstein’a Nobel Fizik Ödülü kazandıran kurama göre ise belirli bir kaynaktan yayılan ışık veya elektromanyetik dalgalar, bir maddenin yüzeyine düştüğünde elektronlar yaymaktadırlar. Ve yayılan bu elektronlara fotoelektron denilmektedir.
Albert Einstein Sözleri
Bir fizikçi ve filozof olan Alman Carl Friedrich von Weizsacker, ünlü kişilik hakkında; “Einstein felsefeci değil, fizikçiydi. Ama sorularının saflığı felsefiydi.” demiştir.
Fizikçi kimliğinin yanı sıra düşünceleri ve sözleri ile de etkili olan deha, ölümünden yıllar sonra bile cümleleriyle pek çok gerçeği vurgulamakta ve bazıları için ilham kaynağı olmaktadır. Aşağıda birkaç ünlü sözüne yer verilmiştir:
Otoriteyi hiçbir zaman sevmeyen Einstein, çocukluğunun ilk yıllarında bunu fark etmiş ve sergilediği isyankar tavırlarıyla da kurallardan hoşlanmadığını her zaman açıkça belli etmiştir. Ve bu durumu yukarıdaki cümlesiyle muzip ve alaycı bir şekilde dile getirmiştir.
Bir Yahudi ailesinin ilk çocukları olan bilim insanı, çocukluğunun bir döneminde dine merak salıp, görevlerini eksiksiz bir şekilde yerine getirse de kısa süre sonra bu tavrından vazgeçmiştir. Ve yalnızca din değil ırkçılıktan da uzak durmuştur.
Epey ünlü olan bu sözü ile pek çok kişiye ilham vermiştir. Her zaman bir amacı olan ünlü kişilik, yukarıdaki cümlesinde mutlu olmak için eşyalar ya da insanlara bağlanmaktan çok daha fazlasının gerektiğini vurgulamıştır.
Yaşıtlarına göre çok daha geç yaşta konuşan Einstein’ın yukarıdaki sözü de en popüler sözleri arasındadır. Öğretmenlerinin hakkında “ondan hiçbir şey olmaz, Albert hiçbir zaman başarılı bir insan olamayacak…” gibi sözler ettiği ünlü isim, kendini bütün dünyaya kanıtlamıştır.
Kendisini diğer insanlardan daha zeki biri olarak görmeyen Einstein, onlarla arasındaki tek farkın hayal gücünü kullanış şeklinden kaynaklandığını belirtmiştir. Her zaman sorgulayan, çocukluğunda başlayan evrenin sırlarına dair merakını hiçbir zaman kaybetmeyen isim, yukarıdaki cümlesinde de bu durumu açıkça vurgulamıştır.
Kısacası; amacınıza ulaşmak ve gerçek anlamda başarıyı yakalamak için aklınızın sınırlarını zorlamanız gerektiğini bilmelisiniz. Çünkü ancak daha derine indikçe gerçekleri görebilir, ufkunuzu daha fazla açarak istediğiniz noktaya gidebilirsiniz.