Şuan içerisinde bulunduğumuz Filistin meselesi ne yazık ki insanlığın şahit olduğu en büyük acılardan biri. Ancak içinde bulunduğumuz hal ne kadar üzücü olursa olsun, her durumda muhakkak yapılacak bir şeyler vardır.
Meselenin sorumluluğunu başka mercilere tevdi etmeden önce, kendi sorumluluklarımızı tam anlamıyla yerine getirdiğimizden emin olmalıyız diye düşünüyorum.
Peki o halde biz ne yapabiliriz?
İçindekiler
1.Kendimi Olabilecek En İyi Versiyonuma Yükseltmek
Burada ifade etmek istediğim, yaptığım işi en iyi şekliyle yapmak ve muhtemel gelecekte bu işin en iyilerinden biri olmak.
Bununla ilgili Rabbimiz Bakara Suresi 195. ayette şöyle buyuruyor: “Yaptığınız işi güzel yapın; Allah işini güzel yapanları sever.”
Ayrıca Peygamberimiz (sav) de bir hadîsinde: ”Yüce Allah, yaptığınız işi sağlam ve iyi yapmanızdan hoşnut olur” ( Beyhâkî, Şu’abu’l-Îmân, 4/334) buyurmaktadır.
Bir öğrencinin olabilecek en iyi şekliyle alanına hâkim olması, herhangi bir meslek erbabının işini her yönüyle güzel yapması, bir anne ve babanın en iyi ebeveyn olmak için uğraşmasıve en önemlisi iyi bir kul olma çabasıgibi hususların tamamı, aslında daha biz konuşmadan eylemlerimizin konuşmasına vesile olur.
Bu anlamda, her ne yapıyorsak onu asla küçük görmeden en iyi şekliyle yapmayı hedef haline getirebiliriz. Bu, hırstan tamamıyla farklı bir durum. Mesele, bir başkasıyla değil kendimizle.
Kudüs Şairi Nuri Pakdil şöyle der Anneler ve Kudüsler kitabında:
“Gel
Anne ol
Çünkü anne
Bir çocuktan bir Kudüs yapar”
Bir annenin yetiştireceği bilinçli bir evlat, yarının Selahaddin’i neden olmasın?
Meşhur anlatıdır, daha Kudüs haçlı işgalindeyken bir marangoz Mescid-i Aksâ’ya konulmasına niyet ederek bir minber yapıyor, çoğu kişi aklıyla dalga geçiyor bu marangozun. Sonra gün geliyor, Kudüs fethediliyor ve o minber Selahaddin Eyyûbi tarafından marangozun niyet ettiği yere konuluyor ve on yıllardır o minber hâlâ adından söz ettiriyor.
Öyle inanıyorum ki, biz de o minberi yapan marangoz bilinciyle, elimizdeki işi en iyi şekliyle, Filistin’in özgürlüğünde bir adım olacağı umuduyla yaptığımızda Allah o işi vakti geldiğinde yerine ulaştıracaktır.
2.Doğru Bilgiyi Öğrenmek ve Öğretmeye Açık Olmak
Bildiğimiz üzere dezenformasyon çağında yaşıyoruz. Asılsız haberler, kaynaksız bilgiler, saptırılmış tarih verileri vb. bu anlamda karşılaşabileceğimiz pek çok sorundan sadece bazıları.Bu anlamda öncelikli görevimiz uyanık olmak ve bilgiyi kaynağından en doğru şekliyle öğrenmek olmalıdır.
Kur’an-ı Kerim her durumda bilginin kaynağının araştırılmasını emreder. Bununla ilgili Hucurat Suresi 6. ayette şöyle buyurulmaktadır: “Ey iman edenler! Bilmeden birilerine zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için, yoldan çıkmışın biri size bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın”
Peki bu bağlamda doğru bilgi için ne yapabiliriz?
-Birincil kaynaklarımız olan Kur’an ve Sünnete dair olan bilgilerimizi artırabiliriz.
-Evrensel dillerden en az iki tanesini her yönüyle öğrenebiliriz. Zira son süreçte de gördük ki, haberlerin çoğu yabancı kaynaklardan geliyor ve belki de gözden kaçırılan en ufak bir kelimeyle ciddi manipülasyonlara sebep olunuyor. Öte yandan hayatımızın geneli içerisinde de yeni bir dil öğrenmenin çok yönlü faydası olacağına eminim.
-Kendi tarihimizi ve dünyanın yakın tarihini öğrenmek
-Alanlarında yetkin olan kişileri takip etmek
-Bilgiyi, toplumsal bir bilinç haline dönüşecek şekilde kullanmaya çalışmak
3.Dua
Furkan Suresi 77. Ayette Rabbimiz şöyle buyuruyor:“Deki: Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin”
Peki nedir dua?
Duayı kavli ve fiili dua olarak ikiye ayırabiliriz. Kavli dua, insanın kalp ve diliyle isteklerini dile getirmesiyken, fiili dua sözlü olarak istenen şeyin gerçekleşmesi için gerekli zeminin hazırlanmasıdır.
Yıllar evvel Mevdudi’nin bir kitabında şöyle bir örneğe denk gelmiştim: “Hasta, doktorun yazdığı reçeteyi sabah akşam okusa ama reçetede yazılan tedaviyi uygulamasa bunun ne faydası olur?” Yani demek istenen o ki, sözlü olarak dillendirdiğimiz şeyler için fiili olarak harekete geçmezsek duadan murâd edilenin de tam anlamıyla gerçekleşmesini bekleyemeyiz.
Malcolm X’in dediği gibi; “Şiddeti sadece dua ederek durduramazsınız.”
Bu anlamda şu formülü hayatın geneli için uygulayabiliriz: 1.Fiili dua 2.kavli dua 3.tevekkül.
“Rabbim ben elimden geleni yaptım, neticesi için sana tevekkül ediyorum.”
4.Boykot
Boykot, ne yazık ki çoğumuzun görmezden geldiği bir nokta. Ancak belki de kişisel olarak alabileceğimiz kararların en etkilisi boykot olabilir. Evet, piyasadaki çoğu ürün onlara ait olabilir ve hepsinden aynı anda vazgeçmek zor da olabilir.
İşe şimdiye kadar kullandığımız boykot ürünlerin alternatifinin olup olmadığını araştırarak başlayabiliriz.
Eğer gerçekten alternatifi yoksa bunun ne kadar gerekli bir ihtiyaç olduğunu sorgulamak ikinci aşama olabilir. Gerçekten vazgeçilmez mi?
Son olarak ise, eğer tüm ürünlerden aynı anda uzaklaşmak gerçekten ağır geliyorsa, bu anlamda adım adım boykot sürecine dahil olabiliriz. İlk üç ay birkaç ürünü boykot ederek başlayıp, devamındaki aylarda yeni ürünleri de listeye ekleyebiliriz.
Öte yandan boykotun kişinin kendi nefsiyle mücadelesi bağlamında da eğitici bir yönü olduğu gerçeğini unutmamalıyız.
“Boykot ne kadar işe yarar?” sorusuna güncel bir örnekle cevap vermek istiyorum. Çokça kullanılan online alışveriş sitelerinden biri “tarafsızlık” iddiasıyla Filistin temalı ürünleri satıştan kaldırınca, pek çok kullanıcı siteyi boykot ederek üyeliklerini iptal etti. Bunun üzerine söz konusu site, bunun “sistemsel bir hata” olduğunu beyan edip ürünleri sisteme tekrar yükledi ve Filistin’e 10 milyon dolar yardımda bulunacağını duyurdu. Hasılı, bir kişiyle başlayan bu boykot sürecinin kısa sürede neye tekabül ettiğini pekala bu örnek üzerinden anlayabiliriz.
Bu anlamda eklemem gereken en önemli husus, “alternatif” noktasında bizim ne yapabileceğimiz noktası. “Alternatifi yok” deyip kenara çekilmek yerine, “alternatifini nasıl oluşturabilirim?” sorusuyla harekete geçebiliriz.
5.Kudüs’e Gitmek
Müminlerin annelerinden Hz. Meymune rivayet ediyor:
“Yâ Rasûlallah! Beyt-i Makdis’e gidip gitmeme hakkında bize ne buyurursunuz?” dedim.
Allah Rasûlü: “Orası haşr ve dirilişin gerçekleşeceği yerdir. Gidin ve orada namaz kılın! Çünkü orada kılınan bir vakit namaz, başka yerde kılınan bin vakit namaz gibidir” buyurdu.
Ben: “Peki oraya gidecek imkan bulamazsam ne dersiniz?” dedim.
Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Kandillerini yakmak için zeytinyağı (yakıt) hediye gönderin. Kim bunu yaparsa oraya gitmiş ve namaz kılmış gibi olur“.
(İbn Mâce, İkâmetü’s-Salât, 196; Ebû Dâvûd, Salât, 14.)
Filistin için yapılabilecek şeylerin başında Kudüs’ü ziyaret etmek geliyor. Yukarıdaki hadisten de anlayacağımız üzere, Peygamberimiz (sav) Kudüs’e gitmeye ve orada namaz kılmaya teşvik etmiş, eğer buna güç yetirilmezse kandillerinde yakmak üzere zeytinyağı gönderilmesini tavsiye etmiştir.
Bu bağlamda, birincil hayalimiz ve hedefimiz oraya gitmek olmalı. Gerekli imkanlara sahip olduğumuzda bu hedefimizi gerçekleştirmek için harekete geçmeliyiz. Filistinliler, bizleri orada gördüklerinde hissettikleri gücü ve desteği her fırsatta dile getirmektedirler.
Öte yandan eğer gitmeye şimdilik gücümüz yetmiyorsa, o halde görevimiz “zeytinyağı” göndermek olmalıdır. Burada zeytinyağı bir metafor olarak düşünülmelidir. Bu bazen maddi yardım, bazen bildiklerimizi paylaşmak bazense bir sosyal medya paylaşımıvesilesiyle gerçekleşebilir.
Rabbimiz “hiç kimseye gücünün üstünde bir yük yüklenmediğini” ( Bakara-186) buyurarak, herkesin gücünün yettiğinden mesul olduğunu beyan etmiştir. Bu anlamda bizlerdehiçbir adımımızı küçümsemeden yapabildiğimizin en iyi şeklini yaparak yola çıkmakla mesulüz.
Gayret bizden, tevfik Allah’tan.