İmam Gazali rahmetullahi aleyh (d. 450 – v. 1111) Hüccetü’l İslâm yani dinin delili lakabıyla bilinen âlim, kelamcı, Şafii fakihi, mutasavvıf ve düşünürdür. Genel bir kabule göre Allah-u Teâlâ, İslâm âlemini her yüzyılda bir ortaya çıkan fitnelerden korumak için bir âlim göndermiştir ki İmam Gazali de o âlimlerden biridir. O, döneminde geçerli olan tüm ilimleri derinlemesine araştırmış, o ilimlerin âlimleriyle tartışabilir ve sorularına cevap verebilir hâle gelmiştir. Özellikle zamanında zuhur eden Bâtınilikle ve felsefenin ifsat eden görüşleriyle mücadele etmiştir. İmam Gazali bu ilmi güce vakıf olmadan çok önce bir yolculuk esnasında eşkıyalarla karşılaşmış ve talebeliği sırasında tuttuğu notlarını çaldırmıştır. Eşkıya reisi ile yaptığı konuşma ve reisin ona verdiği cevap ile ilme bakışı tamamen değişen bu büyük âlimi kurgusal karakterlerle yazılmış küçük bir hikâyeyle siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz.
İlmin Gücü Akılda Taşınır Yükü
İlmini bir eşkıyaya borçlu olan Mehmet Hoca’nın hikâyesini anlatmamı ister misiniz? Aslında bu hikâyeyi anlattığım herkes sonunda “Mehmet Hoca bir eşkıyaya değil, İmam Gazali’ye borçluymuş.” diyor ama ben yine de ilginç bulduğum bu girizgâhı yapmak istiyorum. Anlatayım, bakalım siz ne diyeceksiniz?
Mehmet Hoca, ilahiyata başlamadan çok önceleri girdiği hiçbir işte dikiş tutturamamış, hangi ustanın yanına verilse çıraklıktan öteye geçememiş bir gençti. Okulları zar zor bitirmiş, liseyi de terk etmişti. Babası kasabadaki tek caminin imamıyla pek samimi olduğundan oğlunun caminin günlük işlerini yapması için imamı ikna etmiş. Aslında bir amacı da ortamın maneviyatından feyz almasıymış. Mehmet Hoca bin bir bahane ile gitmek istememiş tabi ama sonunda razı gelmiş. Orada bir yaz boyu hem çalışmış, hem yatmış; çok sıcak olduğundan camiler serin olur deyip öğlenleri hep yatarmış.
Sonbahar gelince babası İstanbul’da iş bulduğu için taşınmaları gerekmiş. Kendileri gibi tası tarağı toplamış birkaç ailenin arasına karışmışlar. O zamanlar şehirlerarası yollarda yol kesenler çok olurmuş hâl böyleyken dikkatle yol alıyorlarmış ama başa gelecek var ya, akşama doğru dağlardan bir grup eşkıya inmiş yola.
Ellerinde tüfekler, yüzlerinde puşiler insanları sıraya sokmaya başlamışlar. Herkes evini taşıdığı için ne var ne yok yanlarına aldıklarından kadınların bilezikleri, erkeklerin kemerleri, saatleri hep toplanmış. Sıra Mehmet Hoca’nın ta ilkokuldan arkadaşı olan bir çocuğa gelince onun da heybesinden tomar tomar kâğıt ve birkaç kalın kitap almışlar. Eşkıyaların reisi kâğıdın da pek değerli olduğunu bildiğinden baya memnun kalmış. Arkadaşının içli içli ağladığını gören Mehmet Hoca işte o sırada camide çalıştığı günlerde, imamın öğrencilerine anlattığı bir hikâyeyi hatırlamış; İmam Gazali’nin eşkıyalarla olan hikâyesini. Tabi çok şaşırmış, yarı kulak dinlediği bu olayın neredeyse aynısını yaşayacağını hiç düşünmemiş ve bir cesaret öne atılarak: “Eşkıya reisi! Eşkıya reisi!” Ana, babası onu susturmaya çalışsa da reis yanına gelip “Bir şey mi diyeceksin?”
“Evet. Yanınıza birçok şey aldınız zaten. O kâğıtlara, kitaplara ihtiyacınız yok. Yazıktır, geri verin talebeye…” Bu rica üzerinde reis bir kahkaha gülüp “Pek bir cesur delikanlıymışsın sen. Nereden geliyor bu cesaret?”
“İmam Gazali’den. O da böyle bir olay yaşamış çünkü.”
“O da kim?”
“Hüccetü’l İslam.”
“Hüc… Ne? Sadece İslam’ı anladım.”
“İşte o İslâm’ı anla diye tüm ömrünü ilme vermiş bir âlimdir İmam Gazali.” Eşkıyaların reisi gülmeyi kesince diğerleri de susmuş. Reis birkaç adım daha yaklaşıp: “Peki, bu Gazali’nin yaşadığı olay nedir?” Ve Mehmet Hoca cami imamının anlattığı, kendisinin de çok ilgisini çeken şu olayı anlatmış: “İmam Gazali talebeliğe henüz başladığında memleketinin dışında ilim öğrenmeye gider. Dönüşte kafilesinin önünü eşkıyalar keser. O sırada Gazali’nin de heybesindeki tek şey olan ders notlarını alırlar. Gazali buna çok üzülür ve reisin yanına giderek ‘Aldığınız hep sizin olsun ama Allah rızası için notlarımı bana verin. Yıllardır onlara emek verdim, sizin işinize yaramaz.’ der. Eşkıya reisi hem gülerek, hem alay ederek şöyle cevap verir:
‘Sen elinden kâğıtların alınınca cahil kalıyorsun. Böyle bilgi mi olur?’
Gazali bu sözle çok etkilenir, iyi bir ders alır. Memleketine dönünce ne yazmışsa hepsini az bir zaman içinde ezberler. Sonra ilmi o kadar büyür ki zamanının tüm kötü fikirlerine karşı dimdik bir set olur…”
Reisle birlikte diğer eşkıyalar da bu hikâyeyi dikkatle dinlemişler. Reis sözü alıp “Demek Gazali büyük bir âlim ve ona benim gibi bir adam ders vermiş he… Peki, ben de bu kâğıtları arkadaşına geri veriyorum ama bir şartla.”
“Neymiş o şart?”
“Sen de o adam gibi tüm kâğıtları ezberleyeceksin. Tüm kâğıtlar, kitaplar yakılsa da sen İslâm’ın yıkılmayan dimdik duvarı olacaksın.” Mehmet Hoca bu şarta şaşmış kalmış çünkü sonunun kendisine dokunacağını hiç düşünmemiş. Arkadaşına bakmış, ana, babasına bakmış, onların da ona hayranlıkla baktığını görünce bir gazla bu şartı kabul etmiş. Devamında eşkıya reisi onun sözüne itibar ederek kâğıtları iade etmiş ve jandarmalar gelmeden hepsi birden dağlara doğru kaçıp gitmiş.
Bu olayın üzerinden kırk iki yıl geçti. Bana ilk anlattığında Mehmet Hoca’ya şunu sordum: “Verdiğin sözü hemen tuttun mu?” Mehmet Hoca, “Hırsız da olsa yol kesen de olsa o adam sözünü hemen tutup kâğıtları iade etmişti. Bana ne kadar zor gelse de tutmak zorunda kaldım.” diye cevap verdi.
Mehmet Hoca İstanbul’a döner dönmez okula kayıt olmuş, sonra üniversite imtihanlarıyla ilahiyata girmiş. Hocaları ve arkadaşları onu hiçbir zaman kitapla, defterle gezerken görmemişler ama ne sorsalar cevabını hep doğru almışlar, kimle münazara etse hep kazandığına şahit olmuşlar.
Doktora tezini İmam Gazali hakkında yazan Mehmet Hoca şöyle diyor şimdi:
“İmam Gazali rahmetullahi aleyh o olaydan sonra hiçbir hırsızın gelip çalamayacağı bir ilme vakıf oldu. Belki bin yıl sürecek bir fitneyi birkaç yılda yok eden bir kadere sahip oldu. Onun yaşadığına benzer bir olayı ondan bin yıl sonra yaşayan ben ise kırk yıldır onun yazdıklarına dipnot yazıyorum…”
Kâğıda yazılan ilim, ilmek ilmek birikir.
Kâğıtta kalıp akla işlenmeyen bilgi silinir.
Hakiki âlim, bilgiyi akıldan sâdıra geçirir.
İlme her şeyini veren ise Hüccetü’l İslâm olarak bilinir.
Kaynakça
- Gazali, İmam. El-Münkız Mine’d-Dalal(Delaletten Hidayete) İstanbul. Gelenek Yayıncılık, 2019.
- Gazali, İmam. İhya-u Ulumi’d-Din. (terc. Ahmet Serdaroğlu) Cilt 1. İstanbul. Bedir Yayınevi, 2017.
- Yıldız, Nurettin. İşi Vaktinden Çok Olanlar Cilt 3. İstanbul. Tahlil Yayınları, 2020.
- İslam Ansiklopedisi. (2023).Gazzâli. Erişim adresi ttps://islamansiklopedisi.org.tr/gazzali