İmam Şafii rahmetullahi aleyh (d. 767 – v. 820) Muhammed b. İdrîs eş-Şafii, dinimizin dört hak mezhebinden biri olan Şafi mezhebinin imamı, fıkıh, hadis, edebiyat, şiir alanlarında âlim ve müçtehittir. Kendisi diğer mezhep imamlarının da kurmadığı gibi yaşarken bir mezhep kurmuş değildir. Vefatı sonrası hükümleri ve çalışmaları talebeleri eliyle sistemleştirilmiş ve özellikle Mısır’da, ülkemizin doğu şehirlerinde Şafii mezhebi olarak tanınır ve uygulanır olmuştur.
İmam Şafii’nin gerçekten bereketli ve talihli bir eğitim hayatı oldu. Diğer mezhep imamlarıyla bir şekilde bağlantısı olan imam, şu anda Filistin sınırları içerisinde bulunan Gazze şehrinde, Hanefi mezhebinin imamı Ebu Hanife’nin rahmetullahi aleyh vefat ettiği sene doğdu. İki yaşında yetim kaldı ve annesiyle birlikte Mekke’ye geldi. Maddi sıkıntılar içinde oldukları halde ilme ve öğrenmeye aşırı meraklı ve istekli olan İmam Şafii, okuduğunu hemen ezberleyebildiği için kısa sürede hafızlığını tamamladı ve Medine’ye Maliki mezhebinin imamı İmam Malik’in rahmetullahi aleyh yanına gitti. Ondan birkaç sene ders aldıktan sonra ders vermeye başladı. Bir süre sonra Bağdat’a geçti ve orada da henüz talebe olan Hanbeli mezhebinin imamı Ahmed bin Hanbel’e rahmetullahi aleyh ders okuttu.
Dört mezhep imamının bir nevi bağlandığı kilit nokta olan İmam Şafii ayrılıkların bertaraf olup, ümmet ve birlik olma şuurunun en üst perdeden yaşanılması gereken bu zamanda bizim için çok değerli ve kıymetli bir âlimdir.
Kendi döneminde hem cihat eden hem şiir kaleme alan hem bidat ehliyle mücadele eden hem de fıkıh ilmini ziyadeleştiren; anne tarafından Kureyş kabilesine, baba tarafından Rasûlullah aleyhisselam’ın soyuna dayanan Gazze doğumlu İmam Şafii’yi, bu hikâyemizde Gazze üzerinden okumak ve sizinle paylaşmak istiyoruz.
Ahmed bin Hanbel’in kendi dilinden İmam Şafii “Şafii gündüzün güneşi, bedenin sıhhati gibidir. Güneş ve sıhhat olmadan olur mu?”
Hayatı
Muhammed İdris eş- Şafii, ümmetin büyük bir yas üzere olduğu vakitlerde ve yine on iki asır sonra yas üzere olacağı bir yurtta, Gazze’de doğdu. Ümmet o vakit yastaydı zira en büyük imamlarından birini kaybetmişti. Lakin yalnız Allah-u Teâlâ’nın baki olduğu varlıklar dünyasında her zaman yeni bir imam, yeni bir âlim, yeni bir komutan ve yeni bir umut doğardı. İşte Muhammed İdris de o âlimlerden biri olacaktı.
Şafii, yine on iki asır sonra babasını daha tanıyamadan kaybeden bebeklerin kaderini paylaşarak iki yaşında yetim kaldı. Annesi Fatıma Hanım Kureyş soyundan geldiği için küçük bebesini kucaklayıp Hicaz yolunu tuttu ve Gazze’den ayrıldı.
Kemik ve deriler…
On iki asır öncesinin bir ilim âşığı anlar sadece bunların anlamını… Nedir ki yoksa birkaç kalem ve bolca defter? Çöpten toplanılan parçaların üzerine işlenir ayetler ve hadisler…
Şafii, Mekke’de büyüdü, büyüdü ama bir lokma, bir suya hasret yürüdü… Mescid-i Haram’ın ilim halklarının etrafında dolaştı da hoca ve talebelere dikkati dönüktü.
“Validecim, ben de ilim öğrenmek istiyorum!” Fatıma Hanım hüzünle eğdi başını, verdiği cevap bir Gazzeli ananınkine yakındı “Ah benim can oğlum! Bulamam ki sana hoca tutacak bir kuruş parayı!”
Şartlar böyleydi lakin kader planında vardı Şafi’nin ilimde büyük kısmeti. Bir hoca onun derin kavrayışına şahit olunca şöyle dedi “Senin gibi birinden ücret almam caiz olur mu ki?”
İşte o andan sonra başladı kuru deri ve kemik parçalarını bulmaya çöplerden, yazdı ve ezberledi ne duyduysa hocasından. Duydu ki Medine’de büyük bir imam vardır, okutur ne bildiyse Peygamberden, ilim için yürümek gerek dedi de düştü Medine yollarına erkenden…
Yıllar geçti, Gazzeli Şafii, oldu ümmete İmam Şafii; fıkhı da hadisi de en itidalinden okudu ve yetiştirdi birçok âlimi. “Ben Allah rızası için ilimle iştiyak ettim de ne diye cihat etmedim?” diye düşündü de bir Ramazan ayında doğruca İskenderiye gidip tuttu cihat nöbeti… On iki asır sonrasındaki torunlarına sesleniyordu imam “Kalem tutan kalemle, kılıç tutan kılıçla, hiçbir şeyi olmayan da bedeniyle yapsın bu cihadı, bırakmasın sakın yıkasa da kanlarıyla bedenleri toprağı…”
Mısır’ı ikinci yurdu bilen imam orada uzun seneler ikamet eyledi ve ders halkalarını genişletti. Hadis ve sünnete iştiyakı son derece yüksek olduğu için önüne gelen sapık fırkalarla mücadeleyi kendisine dert belledi. Bir keresinde bir adam hadislerden birini kast ederek “Bu hadisi de mi kabul ediyorsun?” diye sordu ona. Büyük imam hiddetlendi “Beni havrada mı sandın? Kilisede mi sandın? Üzerimde kâfirlere ait bir işaret mi gördün? Gördüğün gibi Müslümanların mescidindeyim, üzerimde Müslüman kıyafeti var, Müslümanların kıblesine dönüyorum. Bu halimle rivayet ettiğim bir hadisi mi terk edeceğim?” diye cevap vererek ümmetin bir olduğuna kanıtları tek tek gösterdi.
İmam Şafii Müslümandı. Müslümanların mescidindeydi, başka bir mekânda değildi. Müslüman kıyafeti içindeydi, başka bir iz taşımıyordu. Müslümanların kıblesine dönüyordu, başka bir yönü kabul etmiyordu. Müslümanların ve tüm insanların peygamberinin sözlerini konuşuyordu, yaşadıklarını yaşıyordu.
İmam Şafii hak mezhep imamlarından biriydi. Ebu Hanife’nin vefat ettiği sene Gazze’de doğdu; Mekke’de yetişip Medine’de İmam Malik’ten aldığı dersi, Bağdat’ta İmam Hanbel’e okuttu. Yemen’de yönetici, Mısır’da imam oldu; cihattan geri durmadı, ilimle hemhal oldu. On iki asır geçti, ardından onu binlerce Müslüman takip etti, havasından mı suyundan mı bilinmez doğduğu yerdeki Müslümanlar dirayette, tevekkülde ve imanda tüm dünyaya emsal-i Müslüman oldu…
Doğdu, imamların ardından ağlandığı yılda
Ümmet coğrafyasını dolandı, beslendi her yurtta.
Ayrışmadı, ben Müslümanlardanım deyip İslam’ı tebliğ etti.
On iki asır sonra doğduğu yerde Müslümanlar ölürken, dünyayı diriltti.
Kaynakça
- Yıldız, Nurettin. İşi Vaktinden Çok Olanlar Cilt 4. İstanbul. Tahlil Yayınları, 2020.
- İslam Ansiklopedisi. (2023). Şafii. Erişim adresi: https://islamansiklopedisi.org.tr/safii
- İslam ve İhsan. (2022). İmam Şafii Kimdir? Erişim adresi: https://www.islamveihsan.com/imam-safi-kimdir.html