Yaban hayatı denilince dünyada ilk aklımıza gelen kıta hiç şüphesiz Afrika. Bu kıtayı uçsuz bucaksız ormanları, sadece kafeslerden izlenebilen ve dünyanın pek az yerinde rastlanabilen vahşi hayvanlarıyla tanırız. Lakin hayvanların insanlarla olan kadim ilişkileri hakkında pek bir şey bilmeyiz.
Aslında binlerce farklı hayvan türüne ev sahipliği yapan Afrika’da, hayvanların insan hayatındaki yeri ve önemi tahmin edilenden çok fazla.
Ömürlerini bu vahşi ve dünyanın diğer birçok yerinde görülemeyen hayvanlarla beraber geçirmiş Afrika toplumları da hayata dair edindikleri tecrübeleri, hayvanlar üzerinden ürettikleri sayısız atasözüyle yoğurarak, gelecek nesillere miras kalacak altın değerinde bilgeliklere çevirmişler.
Gelin şimdi hayvanlar üzerinden söylenmiş, daha önce duymadığınız 10 Afrika atasözünü öğrenelim. Kıtada yaşayan nam-ı diğer küçük ressam oğlum İbrahim’in çizimleri de bize eşlik etsin.
İçindekiler
- 1 Baykuş, kuşların en bilgesidir. Çok gördükçe, az konuşur.
- 2 Zebrayı siyah çizgisinden vurursan, beyaz çizgisi de ölür.
- 3 Kaplanın sırtına binen adamın kaplanın midesine girmesine şaşmamak lazım.
- 4 Köpek seni bir kez ısırırsa onun hatası, ikinciye ısırırsa senin hatan.
- 5 Farenin masaya çıkmasına mahal veren, kedinin yokluğudur.
- 6 Aslan kendi hikâyesini yazmayı öğrenene kadar, her hikâye avcıyı övecektir.
- 7 İki tavşanı birden kovalarsan hiçbirini yakalayamazsın.
- 8 Her kurbağa annesinin gözünde bir ceylandır.
- 9 Kuyruğunda ateş olan kuş, kendi yuvasını yakar.
- 10 Yılan komşunu ısırdıysa sen de tehlikedesin demektir.
Baykuş, kuşların en bilgesidir. Çok gördükçe, az konuşur.
Ezop masallarından Yunan mitolojisine kadar insanoğlunun sözlü ve yazılı hikâyelerinde tartışmalı bir yeri olan baykuşlar kimi zaman uğursuz ilan edilirken kimi kültürlerde bilgelik ve doğa üstü güçleriyle anılır. Afrika kültürü, baykuşlara kıymet vermiş ve çok gördükçe az konuşan bu kuşu bilge ilan etmiştir. Bu güzel atasözü bize çok ve boş konuşmanın, az gözlemlemek ve az tecrübe edinmekten kaynaklandığını düşündürmüyor mu?
Zebrayı siyah çizgisinden vurursan, beyaz çizgisi de ölür.
Zebra deyince akla ilk gelen şey çizgiler değil midir? Bu mucizevi hayvanın iki renk çizgisinin elbette bir hikmeti var. Siyah çizgiler, güneş ışınlarını soğurarak vücudu sıcak tutarken beyaz çizgiler ışığı yansıtarak sıcağın etkisinden korumaya çalışır. Zebrayı siyah çizgisinden vurursan beyaz çizgisi de ölür diyen Afrikalılar, her iki çizginin de aynı bedene ait olduğunu vurgulamak ister. Gelin biz atasözünü bir de ırk kavramı üzerinden yorumlayalım: Siyah olsun beyaz olsun, tüm insanlar kardeştir. Siyahı vurursan beyaz da ölür.
Kaplanın sırtına binen adamın kaplanın midesine girmesine şaşmamak lazım.
İnsanoğlu aslan ve kaplanlara atfettiği gücü pek az hayvana layık görmüştür. Bilhassa Afrika kültüründe gücün ve iktidarın sembolü olan bu hayvanla ilgili söylenegelen atasözünde, tehlikeli işlere kalkışanların sonunun ne olacağı anlatılmak istenir.
Köpek seni bir kez ısırırsa onun hatası, ikinciye ısırırsa senin hatan.
Bu atasözü, insana her daim tedbirli ve dikkatli olmayı hatırlatan “Mümin aynı delikten iki defa ısırılmaz.” hadisi ile aynı anlamda kullanılır. Kişinin ilk hatası kendisi dışında sebeplerden kaynaklanabilir, tecrübesiz ya da talihsiz olabilir. Lakin hatadan ders almaz ve tekrar yaparsa bu defa suçlanacak tek kişi kendisi olur.
Farenin masaya çıkmasına mahal veren, kedinin yokluğudur.
Şayet önlem alınmazsa, gerekenler yerine getirilmezse, ne gibi sonuçlarla karşılaşılacağını birbiriyle daimî bir kavga içinde olan iki hayvan, kedi ve fare üzerinden anlatan atasözü, insanların kendilerini gözetleyen ve kontrol eden bir mekanizma olmadığında rahat ve gevşek davranmalarına da dikkat çeker. Fare kendisinden bekleneni yapar ve masaya çıkarak yiyeceklere ulaşır, zarar verir. Bunun yegâne sebebi kedinin ortalıkta bulunmayışıdır.
Aslan kendi hikâyesini yazmayı öğrenene kadar, her hikâye avcıyı övecektir.
Avcıları sömürgeciler, aslanı da Afrika halkları olarak düşünürsek Afrika insanı kendi hikâyesini yazana kadar insanlık ne yazık ki sömürgecilerin anlattıklarına inanıp onları övmeye devam edecektir. Daha genel anlamda, ezilen tüm halklar seslerini çıkarmaya ve kendi hikâyelerini anlatmaya başlayana kadar, dünya hep zalimin söylediklerine itibar edecektir.
İki tavşanı birden kovalarsan hiçbirini yakalayamazsın.
Önemli veya meşakkatli bir işi başarmak istiyorsak, başka bir işe de girişip hiçbirini yapamamak sonucuyla karşılaşmamamız konusunda bizi uyaran “İki karpuz bir koltuğa sığmaz.” atasözünü Afrika insanı tavşanlar üzerinden betimliyor. Hızlı koşmasıyla bilinen tavşanın birini bile yakalamak zorken, iki tavşanı aynı anda kovalayan kişinin ikisini de elinden kaçırmasına şaşmamak gerekir.
Her kurbağa annesinin gözünde bir ceylandır.
“Kuzguna yavrusu şahin görünür.” ya da “Kirpi yavrusunu pamuk yavrum diye severmiş.” atasözleriyle aynı anlama gelen bu söz, kişinin sevdiği insanların özelliklerini ve yeteneklerini olduğundan büyük görme eğilimine vurgu yapar.
Kuyruğunda ateş olan kuş, kendi yuvasını yakar.
Aile bireylerinden biri tehlikeli ve riskli bir işe bulaştığında ne yazık ki bu sıkıntı tüm aileyi etkiler. Beraberinde büyük bir belayı taşıyan kişi, yuvasını, sevdiklerini, kendisiyle irtibat halinde olan yakınlarını da o belaya bulaştırır.
Yılan komşunu ısırdıysa sen de tehlikedesin demektir.
İnsan çoğu zaman etrafındakilerin başlarına gelenleri yeterince dikkate almamayı veya görmezden gelmeyi tercih eder. Olumsuz hadiselerin hep başkalarının başına geldiğini var saymak, kendisine uğramayacağını düşünmek ne kadar da aldatıcıdır. Komşuyu ısıran yılan muhakkak kendisinin de bahçesine yahut evine ulaşır. Komşuya isabet eden sıkıntı, er ya da geç kişiyi de bulur. Bu nedenle, yakınımızda gerçekleşen olumsuz hadiselere ve musibetlere karşı tetikte olmalı ve gereken tedbiri almalıyız.